Ben Kalbi Lapis Lazuli Olan Buzağıyım

Yalova’ya yerleştiğim ilk günlerde, şehrin meşhur bir noktası olan Yürüyen Köşk’e bir yürüyüş yaptım. Şansıma o gün, sahili aydınlatan lambalar yanmıyordu ve gökyüzündeki yıldızlar belirgindi. Bir an Orion (Avcı) takımyıldızına, karşısındaki Boğa takım yıldızına ve bu sırada Boğanın göğüs hizasına denk gelen (Pleiades-Süreyya-Ülker) yıldızlarına baktım. “Pleiades şu an Boğanın kalbi gibi görünüyor. Bu ana denk gelen eski insanlar Avcı’nın, Boğanın kalbine nişan aldığını düşünmüş olmalılar.” diye geçirdim içimden. Yaklaşık bir sene sonra Sümer Kral Destanları’nı okurken, Enmerkar adlı bölümde şöyle bir ibareye denk geldim: “Ben, kalbi Lapis Lazuli olan bir buzağıyım.” Burada kral gençliğine atıfla “Buzağıyım” diyor ve kanaatimce Boğanın göğsüne denk gelen Pleiades yıldızlarını Lapus Lazuli’ye benzetiyordu. Zira Lacivert Taşı olarak bildiğimiz bu taşlar ve Pleiades yıldızları hemen hemen aynı renktedirler. Mesele bu şekilde ele alınınca Sümerler’in Lapis Lazuli taşını kutsal kabul edip tanrılara ve krallara layık görmelerinin arkasındaki mitolojik köken de aydınlanmış olur. Gökyüzünde muhteşem bir renkle parıldayan ve kutsal Boğanın kalbi yerinde olan bu yıldızlar da elbette kutsaldı ve bu yıldızların yeryüzündeki remzi Lacivert Taşı’ydı.

Şayet haklıysam Sümeroloji’ye ufak bir katkıda bulunmuş olacağım.

Yorum bırakın