Bir peygamberle karşılaşan ve onu tasdik eden şu durumlardan biri üzeredir. Ya sözlerine bakarak onu tasdik eder ki bu Platon’un “bildiğini bilmek için önceden bilmiş olmak” dediği hâli gerektirir, ya âhlâkına bakarak tasdik eder ki bu Kant’ın “içimizdeki âhlâk yasası” dediği şeyin o kişinin içinde var olmasını gerektirir.
Platon’un bahsettiği durumda, Peygamberin söylediği bazı sözleri bilmek mümkün değildir. Çünkü onun bilgiyi getirdiği yerin bilgisi, onu bilmek yani hatırlamak yoluyla tasdik edecek kişinin hatırasında yoktur. İşte burada bilgisine sahip olduğu şeylerden yola çıkarak bilgisine sahip olmadığı şeyleri tasdik eder. Bu yol göstericinin yolu, yolcunun üzerinden geçirdikten sonra hakikate doğru uzatmasıdır. Yolun kendi istiabını kâmilen doldurduğunu gören yolcu, yolun geri kalanını yol göstericinin ardına düşerek gider. Fakat bu demek ki yol göstericinin, yolu, yolcunun üzerinden kâmilen geçirmesi gerekir. Yol gösterici, yolcunun bilgisini veya âhlâkını kâmilen kuşatamıyorsa ona yol gösteremez veyahut o yolcu, o yol göstericinin ardından gitmez.